29 Kasım 2008 Cumartesi

Nilsu'yla gezmek

Nilsu'nun 24 Mayıs'ta doğmuş olması benim için bir şanstı. Hem hamileliğimin son aylarını sıcaklara kalmadan geçirdim, hem de bebeğim doğar doğmaz mis gibi bahar havasıyla tanıştı. Hiç bir zaman 40'ı çıkmadan dışarı çıkarmam gibilerinden bir düşüncem olmadı. Zaten 4. günden 10. güne kadar sarılık değerlerini ölçmek için her gün hastaneye gittik. Böylece ister istemez sokağa alıştık. 20. günden itibaren de keyfi gezmelerimiz başladı.
İnsanların neden bebeklerin dışarda olmasına tepki gösterdiklerini anlamıyorum. Birincisi ben bebeğimin hayattan izole bir şekilde eve tıkılmasını istemedim. Güneş görsün istedim, bağışıklığı güçlensin istedim... İkincisi bir çok bebek gibi Nilsu'da arabasıyla dolaşmaktan ve kanguruda olmaktan çok keyif aldı, hatta sakinleşti. Üçüncüsü her insan gibi annelerin de dışarıya çıkmaya ihtiyacı var.

Park, bahçe kadar, alışveriş merkezleri de benim için bir kurtarıcıydı. Özellikle yalnızsanız iyi bir tercih. Ben evimin garajından arabaya binip, alışveriş merkezinin garajında iniyordum. Ankara'da yaşayanlar bilir. Yüksek kaldırımlar, tümsekler, çukurlar bebek arabası için pek elverişli olmuyor. Sonra alışveriş merkezlerinin o uğultusu Nilsu üzerinde çok etkiliydi. Biraz kolik belirtileri taşıdığından sanırım. Ayrıca bebek bakım odaları emzirmek ve alt değiştirmek için annelere verilmiş bir nimet. Bebeğim uyanıkken dolaşıyor, uyuduğunda ise bir kafede oturup arkadaşlarımla bir şeyler içebiliyordum. Bu arada en kadim dostlarım arkadaşım Elif ve kuzenim Sinem'di. Biri benden 45 gün, diğeri 1 ay önce doğum yapmıştı. Doğal olarak da paylaşacak çok vardı.

Hiç yorum yok: