26 Ağustos 2010 Perşembe

Tatil Detayları 3








Yüzümüz hep o sonsuz maviliğe çevrilidir genelde… Siz o sonsuz mavinin içinden yüzünüzü yeşile çevirdiniz mi hiç? Çevirip de bir kez daha hayran kaldınız mı o müthiş güzelliğe? Olabildiğine derin nefes alıp, o huzuru hissettiniz mi tüm hücrelerinizde? Dedim ya “Hayranım bu koya” diye… Bu cümleyi duymaktan bıktı yanımdakiler…

Bizim bücür boyuna posuna bakmadan her gün bizimle dubaya gelmek istedi… Önce aldığım küçük, sevimli botu kullandık yorulur diye… “Sevmedim bem” dedi… Kolluklarıyla eşlik etti her seferinde… Yorulunca babası sırt üstü pozisyona geçip, göğsüne oturttu… Hoş onunki yorulmaktan çok, oynaşmaktı… Dubaya çıkıp, başımızı karaya çevirip o yeşili seyrettik öylece… O da sevdi mi bilmem ama hiç dönmek istemedi o dubadan… Güle oynaya geldiğimiz yolu, göz yaşlarıyla döndük her seferinde… Ne komiğim ben… Her seferinde de etrafımızdaki insanlar, denize sokmak pahasına çocuğunu deli gibi ağlatan insanlardan sanacak bizi diye endişe ettim delice…

Uykularımız hiç olmadığı kadar iyiydi… O kadar yoruluyordu ki gündüzleri, öğlen başını yastığa koyar koymaz gözleri küçülüp, kapanıyordu… Geceleri de sabaha doğru bir kez uyanıyordu… Bu mu iyi uyku demesin kimse… Bizim için süper bir olay… Tek bir gün 3’ten önce yatmadığımız için, bir gözü açık, bir gözü kapalı kalkıyordum yine ben…

Akşam olunca haydi eğlenceye… “Eylenceye gidelim annesi”… Klasik tatil köyü animasyonlarından çok daha nitelikli gösteriler olur bizim buralarda… Yazmıştım… İlk Afrikalı bir grubun akrobasi şovunu izledi… Hiç hareket etmeden, gözünü bile kırpmadan… Herkesle birlikte coşkuyla alkışladı… O zaman fark ettim artık çocuk tiyatrosuna gönül rahatlığıyla götürebileceğimi… Bu zamana kadar cesaret edememiştim hiç…

Garsona sipariş vermeyi öğrenmiş bizim bücür… Ne ara bilmiyorum… Masaya geldiğinde “donduyma istiyoyum ben” diye başlıyordu isteklerini sıralamaya… Ama hala dondurma yeme özürlü… O dilini korkarak uzatıp iki saatte yemeye çalışırken, dondurma avuçlarının arasında eriyip gidiyor tabii…

Doğaya saygılı kızım denize asla çişini yapmadı ilk zamanlar… Portatif lazımlığı plaj çantasının içinde taşıdım hep… Bir keresinde hiç oralı olmadım “Annesi çişim geldi” dediğinde… On dakika arayla tekrarladı ama 40 dakika boyunca tutmayı başardı… Sonraki günlerde doğal seleksiyonu keşfetti… Uzun molalarla birlikte 12 saat süren dönüş yolunda sadece 4 kez tuvalete giderek bu işi kesin bir şekilde çözdüğümüzü de kanıtlamış oldu… Bunlardan sadece birinde hareket halindeydik ve onun için durduk… Dönüş yolunda da konvoy halindeydik ve büyüklerden çok daha fazla ihtiyaç molası talebi geldi…

Bazı günler üç nesil, büyük bir kalabalık olarak gittik yarımadanın farklı beldelerine… Pusetinde uyudu uykusu gelince… Bazen direndi, dönüş yolunda kollarımın arasında sızdı… Bazı günler anneanne ve dedeye satıp gençler olarak takıldık… (Hala genç diyorum ya oda ayrı bir komedi)… Keyifli sofralarda mutluluğa kadeh kaldırdık…

Nilsu’nun “Osamis”i (sa uzatılacak) vardı hep yanında… Osman Deniz’in “Sişu”su… Bazen paylaşamadılar bir suluğu, bir küreği, bir gemiyi… Ama hep oynamak istediler birlikte… En çok yemeği Osamis’in yanında yedi… Sırf o yiyor diye… Bir de etin üstüne arılar konduğunda… “Ayilar yemeyin benim yemeğimi” diyerek bir çırpıda bitirdi korkusundan…

Hiç dinlenmedik biz bu tatilde… Öğlen kızımız uyurken otel odasına kapanıp siesta yapamadık… Kalabalıktık biz çok… Hurra denize, hurra yemeğe, şu saatte buluşuyoruz hurra hazırlanmaya… Eğlencesi bol, yorgunluğu da… Hesaba katmadığımız bir şey daha vardı… Nilsu hanımın krizleri… O yüzden araya gerilimler de serpiştirdik… Ama araya serpiştirilen tüm o gerilimlere rağmen yine de çok güzeldi… Seviyorum ben tatili…

12 yorum:

Yasemin Aktuğ dedi ki...

Tatil = tatlı yorgunluk :)

zeynep dedi ki...

:=)
keyifle takip ediyorum biliyorsun değil mi bu tatil yazılarını?

mummy dedi ki...

Çocuklu tatil bu kadar güzel anlatılır:)Fotolar harika ama ben bunları görünce üzülüyorum biraz kızıma,hiç şöyle orjinal pozları olamadı,foto çekme özürlüsü annesi yüzünden:))

AYÇA dedi ki...

Şimdi o kadar güzel anlatıyorsun da koyu niye bizden saklıyorsun tamam gitmeyiz :p
ben cocuklu tatillerde dinlenme fikrini unuttum bile... Yaslanana kadar ( torun da bakmazsak) tatiller hep böyle hareketli geçecek :)

İkizBebek dedi ki...

Detaylar,resimler ve anlatımın bir harika, huzur veriyor insana.

Defnenin Annesi dedi ki...

aaaa tatili kim sevmez... Bizim icin son 18 gün, sonra bizde gidiyoruz...

bahriye-krm dedi ki...

çocukla çıkılan tatiller hep bir soru işaretidir...ama nilsu okadar güzel ayak uydurmuşki size...zevkle takip ediyorum tatil detaylarını...

Unknown dedi ki...

Çocukların denizle keyifleri bütün yorgunlukları unutturuyor insana, aynı şeyleri ben de yaşadım, çok iyi anlıyorum :))

Burcu dedi ki...

Ayça, koyu ben de telefonda sordum bana telde bile söylemedi, seneye takip etcez gelecez yanınıza, paylaşıcaz koyunuzu... Aaaaaa anasına bak kızını al, yemegini neden ayilarla paylaşmıyorsun diye kızmıştır Öslem Hn bir de Nilsucuğuma, sen önce koyunu paylaş :PPP

Sen Gelince dedi ki...

Yasemin kesinlikle:)

Zeynep teşekkür ederim ben de seninkileri edeceğim emin ol:)

Esra teşekkürler:) Haksızlık etme kendine:)

Ayça yok seneye daha iyi olacak biliyorum:) Biraz daha merak et bakalım:)

Özge bu yorum da bana nasıl mutluluk verdi bilsen:)

Yeliz di mi ama:) Az kalmış sizin de...

Bahriye aslında kimin kime ayak uydurduğu biraz şaibeli:) Teşekkürler:)

Bahar galiba bir kere yaşamak gerekiyor anlamak için:)

Burcu kopardın beni yine... Eee biz de öyle:) Ama Ayça'ya kesin söyleyeceğim:)

Itır dedi ki...

Ahahahah Özlem yaa, yeni okudum bu yazıyı, Arda da bana Annesii diyo, babasına da babasıı, bende ona Ardası diyorum! Ay pek çok güldüm yahu, ne komikler ve de ne kadar aynılar..!! Görüşsek artık diyorum ben! :)

Sen Gelince dedi ki...

Itır ben sana diyorum acayip benzerlikler var diye, boşa değil... Evet kesinlikle görüşsek artık...