14 Nisan 2010 Çarşamba

Kısa kısa


Ne çok ara vermişim yine. Yazacak şeyler birikince hiçbir şey yazamaz oluyor insan. Elif aramasaydı daha elim varmazdı da...

Geçtiğimiz hafta İstanbul’a gittim iş için. Bir gece kalıp ertesi akşama döndük. Bu kez kocamı da kaçırdım beraberimde… Deniz kenarında güzel bir yemek, vapur sefası gibi hayallerim vardı ama sağanak yağmurla birlikte hepsi eriyip gitti…

Yoğunluktan günlerdir nete bile giremiyordum… Oh be bugün biraz rahatım… Ama yine de yazmama engel bir şeyler var sanki…

Önceki hafta sonu Atlı Spor Klübü’ne gittik Eymir yakınlarındaki. Güzel bir yemek yedik arkadaşlarımızla… Nilsu ata binmek için çıldırdı. Onu da pony atlardan birine bindirdik. Sanki bu zamana kadar defalarca binmiş gibi çıldırmışçasına ağladı sıramızı beklerken. “at bin, at binnn” diye diye…

Artık bizim de korkularımız var… Dışarıdan gelen tıkırtılar, gölgeler başta olmak üzere bir sürü şey sayabilirim… Hayır anlamadığım bu korku denen şey nasıl böyle bir günde ansızın ortaya çıkıyor da, gitme konusunda bu kadar yavaş olabiliyor?

Dün gece nezle oldu… Ateş yok neyse ki… Ama bütün gün ve gece eli burnunda “Buynum, buynum” diye dört dönüyor ortalarda ya da yatağın içinde… Çok üzülüyorum, hani direği sızlar da artık koparıp atmak istersiniz o burnu… Galiba aynı duygular içinde de, dile getiremiyor…

Geçtiğimiz günlerde sırtındaki kızarıklık ve kaşıntı için doktorumuza gittik… Gidince baştan aşağı kontrol oldu. Hiç ağlamadı, bıcır bıcır konuştu tersine… Hatta kulaklarına bakılırken bile… Doktorumuz bir daha gelmeyin, gelmişken Hepatit A aşısını da yapayım dedi… Tabii iğne devreye girince göz yaşları da sel oldu… O günden beri bacağını gösterip, nasıl iğne olduğunu anlatıyor herkese.

Fark ettim de yazdıkça da açılıyor insan… Postun başından itibaren gittikçe uzamaya başlamış paragraflar… Daha fazla uzamadan bitirmeli diyorum…

12 yorum:

Güneş Akay dedi ki...

Hepatit A ya kararsız kaldım ben, yaptırmalı mı ki ?

Güncellemeleri takip edince :) yorumsuz kalıyor insan..

İstanbula gelipde yağmura yakalanman kötü olmuş..
Sevgiler.

Burcu dedi ki...

keşke biraz daha uzatsaydın... tam keyifle okuyordum, bi baktım bitmiş :((

Itır dedi ki...

Bende anlamıyorum bu korkular nasıl geliyor..acaba biz mi farkında olmadan konuşuyoruz, lafını ediyoruz..?? Garip, gerçekten 1 günde peydah oluyorlar..
Ata Arda' yı götürsem mi acep bende??

Sibelbek dedi ki...

Ahh, geçmiş olsun Nilsu'ya, yazmaya dalıp atlamışım :(

Sibelbek dedi ki...

Bu korkular bizde de var, ani seslerden, gölgelerden korkuyor. Gölge olayını hallettik, oyunlarla. Şimdilerde de asansöre binme korkusu başladı ama onu da hallediyoruz sanırım. En son asansöre bindiğinde ellerini açıp "baak, korkucak bişey yok, baak" dedi :) bizimkini de ata bindirsek keşke, korkar binmeye herhalde :)))

büşra dedi ki...

Merhaba bloğunuzu uzun süredir takip ediyorum.Yazılarınızı beğenerek okuyorum.Korku konusunda sormayın bende çaresizim.Benimde 19 aylık bir oğlum var bu zamana kadar karanlıktan bile korkmayan karanlık odalarda fıldır fıldır gezen çocuk şimdi bir anda her şeyden korkar oldu.Hayır bende tetiklemedim böyle bir şeyi ama neden oldu anlamadım.Galiba buda geçici bir dönem.Bu arada kızınız çok tatlı öpücükler ona.

Deniz dedi ki...

Aman aman ateş olmasın...

Aferin kuzucuğa, bak doktor korkusu yok en azından. (İğneye kadar :-P)

elif ada dedi ki...

Çok geçmiş olsun. O küçük buynusu kocaman kocaman opuyoruz

Kıvır Anniş dedi ki...

bende bu cuma yaptıracağım hepatit A'yı.hemde genel kontrol.
çok geçmiş olsun.ıhlamur bal iyi geliyor nezlelerine.Bide elma kabuğu ile kaynatınca daha güzel oluyor.Başka şeylerde konulabilir ama acılaşınca içmek istemiyor bizimki.

Mlke_Btkn dedi ki...

çok çok geçmiş olsun, zaman zaman Batıkan'a da anlık korkular yaşayabiliyor, ama korkuların üzerine gitmektense korktuklarında yanında olmak gerekiyormuş ;) bir yerden böyle duyum almıştım,

öpüyorumm çokk.

Eylm-Sdnz dedi ki...

yazı en datlı yerinde bitiverdi harbi dedim kısa kısa:)))

Yarın bekliyorum şölle uzunca bi post bak kahvemi yapıp gelicem ona göre:)))

Adsız dedi ki...

benim fıstığım da sinekten korkuyor.. kışştt kışşttt yapıp duruyor.. bazende böcekten.. gördüğü karartılara böcek deyip mızırdanıyor.. aşmaya çalışıyoruz..
öpüyorum karabiberi...