25 Mart 2010 Perşembe

Yaklaşırken




Niye en alakasız hatta olanaksız zamanlarda kelimeler beynimde uçuşur ve ben delicesine yazmak isterken, klavyenin başına geçtiğimde böyle boş gözlerle bakıyorum monitöre? Nerde yazmak istediklerim? Neden hepsi yok oldu birden bire? Oysa ne kadar da çok şey biriktirmiştim…

Son ikiye girdiğimiz şu günlerde beni şaşırtmaya, güldürmeye, kızdırmaya, endişelendirmeye devam ediyor Nilsu… Geçenlerde bizim bücürün de olduğu bir topluluk ortamında bir tanıdığım “Seni tebrik ederim. Çok özgür, özgüvenli ve mutlu bir çocuk yetiştiriyorsun” dedi… Dışarıdan böyle görünüyorsa ne mutlu bana… Ama ben içerden hiç de öyle olmadığını biliyorum… Yani ben cephesinde… Nilsu cephesinde saptama hemen hemen doğru… Mutlu bir çocuk mudur bilmem ama özgüven ve özgürlük konusunda sınır tanımıyor… Ve bunlarda benim katkımdan çok babasının katkısının olduğunu da itiraf etmeliyim… Geri kalanı da hamurunda mıdır, nedir? Dedim ya “Ben cephesinde durum farklı” diye… Bir kere ben gerçekten çabuk sinirlenen bir yapıya sahibim… Bir anda ses tonum değişebilir… Bunu kontrol etsem bile gerginliğim hemen hissedilebilir… Yani öyle çok rahat, çok pozitif insanlardan olamadım ben… Bu yüzden kendimi bir anne olarak çokça sorguladığım zamanlar oluyor…

Yine de çok net bir şekilde seçimlerine ve insani ilişkilerine hemen hemen hiç müdahale etmediğimi söyleyebilirim… Yani şimdilik… Galiba bu konuda kendi sınavımı da veriyorum… Onun için gerçekten tehlike oluşturabilecek birkaç şey dışında çok korumacı da davranmıyorum… Bazen bu konuda insanları hayrete bile düşürebiliyorum… Öyle zamanlar oluyor ki içim aslında pır pır ederken yüzüm başka konuşuyor…

Geçenlerde parkta en büyük kaydırağa tek başına çıkıp, kaymasına izin verdim… Aslında merdiven aralıkları çok fazla ve ayağının boşluğa gelmesi çok olası… 18 aylık bir erkek çocuğunun merdivenlerden Everest tırmanışı yapıp, yüz üstü kaydığını ve annesinin son derece rahat olduğunu görünce engel olmamam gerektiğini hissettim… Ve bunu en az 10 kez tekrarladık… Birkaç gün sonra teyzesi ve babasıyla tekrar gittiğimizde buna izin vermiş olmama inanamadılar… Biliyorum bu da bir şey mi diyen anneler vardır şimdi… Ama kabul edelim büyük bir çoğunluğa göre iyi durumdayım…
Tüm hayvanlara ama özellikle köpeklere çok düşkün… Çıldırıyor bir köpek görünce… Geçen akşam iş çıkışı babannesinden aldığımda binanın hemen önünde golden retriever cinsi bir köpekle karşılaştık… Emin olun bir köpek alacak olsam başka bir şey düşünmezdim… Nilsu sevmek için sevinç içinde bir hamle yaptı… Bunu aslında sıkça yapıyoruz her köpek görüşümüzde… Ama bu seferki biraz daha uzun ve semimi oldu doğrusu… Ne kadar insancıl olduklarını bildiğim için engel olmak istemedim… O mutluydu, köpek mutluydu… Birkaç kez üstüne zıpladı, arada yüzünü yaladı… Hatta ayıramadım bir müddet… Bizi balkondan uğurlayan babannesi o sırada havaya kalkmış işaret parmağını bana doğru sallarken bir yandan da kalp krizi geçiriyordu… Köpeğin sahibi bile rahatlığım nedeniyle beni kutladı… Ben çok severim köpekleri, kızım da öyle… Dokunmak istiyor, yakın olmak istiyor ve çok güzel bir iletişim kuruyor… Onun içindeki bu sevgiyi çeşitli engellerle köreltmek istemiyorum… Sadece çocuklardan hoşlanmayan köpekler olduğunda, korkmasını istemediğimden çaktırmadan uzaklaştırıyorum…

Geçenlerde arabayla gezintiye çıktığımızda bir anda Nilsu’nun elinde bir uğur böceği gördük… Sonra ben elime aldım… Hiç batıl inancım yoktur, hatta inadına tersini yaparım… Bir tane hariç… Batıl inanç mı sayarsınız, şansına inanmak diye mi nitelendirirsiniz bilmem ama ben çok mutlu oldum o küçük yaratığı arabamda görmüş olmaktan, hem de minik bir ele konmuş olmasından… Dilekler diledim ve “Uç Uç böceğim…” dedim… Uçtu ve arabanın tavanına kondu… Bu arada arabayı o sırada ben kullanmıyordum yanlış anlaşılmasın… Kocaman köpeklerle haşır neşir olan bücürümüz korku küçücük böcekten… Hem de nasıl…

Cümle olayına esaslı bir geçiş yapamıyoruz bir türlü ama artık söylemediği kelime yok gibi… Kendi telaffuzuyla tabii… “Mamur= Yağmur” benim en favorim bu aralar… Artık babası yokken bile babasından babacım diye söz ediyor… Rutinleri seviyor… Hala gece uyanmaları devam ediyor ama uyku saati şaşmıyor, uykuya direnmiyor… Bir zamanların obur bücürü artık yemek konusunda bizi çok zorluyor… Meyve, süt, makarna ve pilavla hayatını sürdürebilir… Ha bir de kurabiye… Geri kalanlar için bazen çaresiz kaldığımız oluyor… Öpmeye, sevmeye, sarılmaya doyamayan bir kızım var… Çok inatçı… Ama seçim hakkını ona bıraktığınızda bir anda her şey değişiyor… “şunu oynayalım mı” diye soruyorum “ı-ıh” diyor… “Peki, sen bilirsin” diyorum… Bir anda fikir değiştiriyor…


Şu aralar bizim için en büyük sorun mutlulukla başlanan her güzel şeyin, faciayla sonlanması… Parka gittiysek dönüşümüz, trene bindiysek inişimiz bir felaket… Bunu nasıl aşacağız bilmiyorum… Yani asla bir şey olsun diye diretmiyor ama bir şeyden vazgeçemiyor… Deli gibi ağlayıp, neredeyse kendi yerden yere atıyor… O sırada mantıklı konuşup, bir şeyler anlatmak da mümkün olmuyor… Zira küçük hanımın bağrışlarından benim sesim pek duyulmuyor… Bir zamanlar bunu yapan çocukları gördüğümde büyük, hem de ne büyük laflar eden ben bunu yaşıyor olmaktan nefret ediyorum… En çok da bize yöneltilen bakışlardan… Bununla ilgili yazacaklarım çok, sonraya saklıyorum…

Dip: Fotoğraflar geçen hafta sonundan… Nilsu patlamış mısırla hem kendini, hem ördekleri, hem de parktaki diğer çocukları besledi…

18 yorum:

Burcu dedi ki...

Köpekten korkmayıp uğur böceğinden korkmasına çok güldüm. Cimcime işte :) Arda da geçenlerde uğur öceği gördüğünde sorguya aldı zavallıyı,kaşlarını çatıp parmağıyla da kızma işareti yaparak "veeeeeyyy memeyi veeeeeyyy" diye :)İnatlrının pik noktasındalar ama o kadar keyifliler ki şu dönemde...

Anne İş'te dedi ki...

Her satırı zevkle,yüzüme yayılan bir gülümsemeyle bir sonrakini merak ederek bir çırpıda okudum...

resimler içimi ısıtsa da en çok toka detayına sevindim:))

Uğurböceğine güldüm:))

ve sanki biraz kendine karşı kıt notlu gördüm seni:(((!!!!?

burcu dedi ki...

çok tatlı olmuş,büyümüş bu prneses.
sonunda toka da takılmış,çok sevindim.)

Mlke_Btkn dedi ki...

Sevdiği biryerdeysek ve ayrılma zamanı geldin de Batıkanda benim sesimi duymak ne mümkün, basıyor yaygarayı :( Konu dağıtıp kafa karıştırmaya fırsat bile kalmıyor yani :))

Bende Batıkanın özgür ve rahat olmasında babasına borçluyum, ben biraz agresif oluyorum zaman zaman ve bu benim ses tonum dahil bütün bedenimle de hissedilebiliyor :(
Batıkanda o zaman sanki döven anneler olurda çocuklar korkar ya ;) aynen öyle babasına gidip '' baba baba'' diye ağlıyor :))

Üzülüyorum tabii ama elimde değil bazen tutamıyorum kendimi sabırsızım bu konuda :(

Uğur böceğini Batıkanda çok sevmişti..

Saçlar uzamış çok ta yakışmış..

öpüyorumm çok.

Sibelbek dedi ki...

özgüvenli olması çok güzel bence. Tibet öyle değil mesela. Kendince ortama ısınma süresi var, bir de adam seçiyor, neye göre seçiyor hala anlamış değilim. biryere gittiğimizde nasıl bir tavır alacağı insanlara bizim için bir muamma oluyor çoğunlukla, insallah sever diye dua ediyoruz resmen :)
korkma meselesi bizde de var. kedi köpek gibi hayvanlardan korkmuyor ama sinekten deli gibi korkuyor mesela, bir görsen şaşarsın. bir ara arabaya vuran gölgelerden korkuyordu deli gibi. bir yerden bir yere gitmek işkenceye dönmüştü. şimdilerde gölge oyunlarıyla falan bayaa atlattık durumu. sürekli oyun düzenliyoruz. arabaya binerken "ben gölgeleyden koykmuyoyum anne" diyor artık :)
parktaki tavrına hayran kaldım. Tibet çok izin vermese de ben sürekli çevresindeyim mesela. düşecek diye ödüm kopuyor :)))

elif ada dedi ki...

Fotograflar, saçlar ve Nilsu harika. Ben de aynı şeyleri yaşıyorum seninle. Hatta bazen dişleri öylesine sıkıyorum ki çenem ağrıyor sonra. Ama engellemek istemiyorum Ada'yi. Kayaktan da kayacak, başka şeyler de yapacak. Benim taviz vermediğim tek şey, yabancı büyükler. Yaklaşmasın onlara, onlardan birşey almasın. Bu ra mesleki paranoya işte

Eylm-Sdnz dedi ki...

Tokasını severim ben onun...Köpekten korkme uğurböceğinden kork çok alem bunlar yafu..O park yada tırtıl vs..bizdede durumlar aynı çığlık çığlığa ne yapacağımı şaşırıyorum..İlk başlarda tırsıyorsun ama bir iki derken alışıyorlar kendi başlarına oynamaya şimdilerde parkda kendi oynuyor ben ourup seyrediyorum..yavaş yavaş cesaretlendir bnce tabi kuzuyu değil kendini:)))öperim

Itır dedi ki...

Bana da mutlulukla başlanan işlerin felaketle sonlanması hiç yabancı gelmedi vede akabinde yaşanan ağlama krizleri..
Haa, hayatta kalma menümüz de aynıymış! :)

füsfüs dedi ki...

bu yazıyı ben yazsam ancak bu kadar bana uyabilirdi sanırım. ben de çabuk sinirlenen ve pek de pozitif olamayan bir insanım maalesef. bunu defneye yansıtmamak ise en büyük sınavım cidden.
park dönüşü, suyun başından ayırma bizde de facia.
küçük kuyruk da çok şeker:)

mummy dedi ki...

Kim ne derse desin ben de inanıyorum sanırım bu iki yaş sendromu olayına..Değişik bir inatlaşmaları var değil mi bu dönemde sen de farketmişsin bak..Daha önce yaşamadığımız türden değişik tutturmacalar..Geçen pijamalarıyla gezmeye gitmek istedi Ece..Ne kadar dil döktüysem ikna edemedim,gezmeyi iptal ettik..Cümleten hafif atlatırız inşallah:)
Öptm tatlı cimcimeyi..

Adsız dedi ki...

slm, benimde bir ay sonra iki yasini dolduracak bir kizim var. Sadece bir tavsiye:

Mesela parka gitmeden önce, simdi parka gidecegiz, sen orada oynayacaksin vs. sonra eve gelecegiz diye önceden hazirlarsaniz cok faydasini görürsünüz. Ilk basta yine ayni tepkileri vermeye devam edecektir ama bir müdet sonra kabullenecektir.

Örnek, caillou izlemek istiyor, tamam kizim sana caillou acacagim ama bitince aglamayacaksin, sözmü?

- Pamam anne, söz.

Birkac kere agladi, bende israrla bak böyle aglarsan sana acmam dedim ve acmadim. Benim bu konuda ne kadar kararli oldugumu biliyor.

Bu arada bitise yakin (20 dak. önce, sonra 10 dak., sonra 5 dak.önce) biraz sonra bitecek ve kapatacagiz, öyle anlastik degilmi?

Ben önce negatif tepkinin sonucunu yasamasina izin veriyorum. Ne kadar zor olsada o anda anne olarak soguk kanli kalmak, geri adim atmamak cok önemli. Neticeyi bildiginde ona göre davraniyor.

Mesela bir gün parka gittik, sadece birtane bebek salincagi var, bu arada bizim 7 aylik bide kardesimiz var :) Büyük salincaga binmek istiyor, bindide, sonra kardese sira geldi, bizimki tepiniyor ama nasil, hayir inmeyecegim, dedim bak kardesinin salincaga binmesine izin vermezsen bir daha parka gelemeyiz, cünkü sen aglayinca ben üzülüyorum. Aglamaya devam etti. Hemen eve getirdim. Kudurdu tabi.
Ertesi gün: Anne ben payka gitmek istoorum, kum oyuncaklayda götüyelim, lüttten anne!

Eger kardesinin salincaga binmesine izin verirsen gidebiliriz?
Pamam anne, anlastik, sasasin, payka gidiyoyuz...

Ve o gün aslinda ici gitti ama hic bincem diye huysuzluk etmedi, cünkü biliyorki ederse eve gidecek.

Cok uzattim biliyorum ama örnekleyerek anlatmaya calistigim eger cocuklara bir kac kere negatif davranislarin sonuclarini net bir sekilde gösterirseniz sizin ne kadar kararli oldugunuzu anlayacak ve bosuna aglayarak kendini yormayacaktir.

Agladi diye biraz daha durmak vs. isinizi sadece zorlastiracaktir.

Neden bu kadar uzun yazdim bilmiyorum, kac yildir bloglari takip ederim, hic yazmam.

Kusura bakmayin.

Benim kiziminda ikinci ismi Nil, imza Nil olsun bari:)

nohut oda dedi ki...

işte o durum varya benı cıleden cıkartan bır durumdur..
ne gezdıgınızden bırsey anlarsınız ne yadıgınızden..mutlu mutlu oda mutlu olsun dıye yaparsın etkınlığı ama yok sonu husran...
buyudukce gecıyor az bıraz dıye avutayım ben sızı..

Sen Gelince dedi ki...

Burcu ben de sinekten korkarmışım... Annesinin kızı işte:) Arda'nın o hallerini gözümün önüne getirince çok güldüm:)

Dijle'cim çok teşekkürler:) Bilmem annelik biraz pintileştiriyor olabilir:) Bu arada konuyla alakası yok ama ciddi bir şekilde Bursa'ya gelesim var:)

Burcu çok teşekkürler... Tokalandık ama saçlar hala yok gibi bir şey:)

Melike'cim zaten babalar da bizim gibi olsa yandık:) Ben en çok gergin ve agresif bir yetişkin olursa üzülürüm katkılarımdan dolayı:)

Sibel'cim evet bir çok kişiyi hayrete düşürecek kadar özgüvenli... Her zaman iyi değil tabii... Yani kendine o kadargüveniyor ki alıp başını gitmeye kalkıyor, annem var mı yok mu umrunda değil... Bir de herkesle iletişim kuruyor, gidiyor elini tutuyor... Eee bu da beni tedirgin ediyor biraz... Tibet de açılacaktır eminim... Tüy, böcek, gölge gibi şeylerden korkmaları okadar normal ki...

Umur teşekkürler... O yabancı büyükler beni de bazen tedirgin ediyor... Hayır onların bir suçu da yok ama bizimki herkesin kucağına gidip, elini tutmaya kalkıyor mesela... Bunu özgüvenine, iletişim becerisine zarar vermeden nasıl anlatacağım bilmiyorum:) Sanırım biraz daha büyümesi gerekiyor:)

Sen Gelince dedi ki...

Eylem teşekkür ederim:) Evet çok alem ve çok tatlılar:) Umarım yakında bizde de durum öyle olur:)

Anne toticim (ben senin adını bilmiyorum ama) zor değil mi? Hevesle başladığın bir şeyin sonunda bunları yaşamak çok can sıkıcı:(

Füsun bunu bir kaç kere yazdın ama nedense benim kafamda çok farklı bir imaj oluşturuyorsun sen... Haksızlık ediyor olabilir misin kendine:) Tabii ben suyu atladım... Banyo olayını çözdük ama el yıkama hala facia:)

Mummy kriz mi yoksa kendini kanıtlama sevdası mı bilmiyorum ama ben de bir şeyler olduğunun farkındayım... Bizimki de mesela yerden 25 santim yükseklikteki bir sehpanın üstünde altını değiştirmemi istiyor iki büklüm şekilde:)

Nil'in sevgili annesin uzun ve içten yorumun tam tersine beni mutlu etti:) Söylediğin şeyi ben de uygulamaya çalışıyorum... Önceden anlatıp hazırlıyorum... Şu ana kadar bir sonuç almamış olsam da alacağımı inancım sonsuz... Ağladığı için taviz de vermiyorum... Beni bu konuda daha çok tedirgin eden etraftaki insanlar tarafından çocuğunu ağlatan anne olarak damgalanmak:(

Gülcan (Galeri Anne'den öğrendim adını:)) emin ol ben de çileden çıkıyorum... Az biraz geçmesine bile razıyım ben:)

Itır dedi ki...

ıtır :)
sende özlem dimi?
ay pek komik oldu...memnun oldum efenim :)

GüCüBe dedi ki...

:)Begümde kaydırağın başına gelip bir süre bekler, çocukları gözler o aşamada beni hep korkutur müdahale edemem diye..

Saçlar çok güzel olmuş :)

füsfüs dedi ki...

özlemcim dışarıdan çok rahat ve pozitif göründüğümü söyler herkes, daha bugün bir arkadaşımla konuştuk hatta ve ben de öyle göründüğümü biliyorum ama içim çok farklı aslında, demek yansıtmıyorum pek, olsun bu da iyi birşey demek ki:)

xxx dedi ki...

özgüveni yüksek çocuklar yetiştirmek çok öenmli..bence kendini kutlamalı ve gurur duymalısın. annelik yolculuğunda hepimiz değişiyoruz olmayacak şeyler yapıyoruz. değişiyoruz. kendimize şaşırıyoruz çoğu zaman.. annelik bu işte...
köpekleri bu kadars evmesi ne güzel.. bizim maya ile oynamaya beklerim.. gönül rahatlığı ile.. ist. gelince beklerim.. sevgiler..