İlk kez havuzla tanıştı küçük cimcime… Babasını aradım… Dedim “Kıyamet kopardı”. “Hadi be” dedi… “Gerçekten” diye cevap verdim… İnanmadı tabii… Ben de yemin ettim… Şaşırdı, bozuldu biraz da… Suyu çok seveceğinden o kadar emindi ki… Sonra dedim ki “Tamam tamam, kıyamet kopardı ama havuzdan çıkarırken”...
Bu kadarını ben de beklemiyordum açıkçası… İki günde havuz sevdalısı oldu başımıza. Eskişehir’deydik biz bu hafta sonu… Sevgili kocacığımın yine tüm hafta sonunu ofiste geçireceğini ve yatmadan yatmaya geleceğini öğrenince, bari dedik gidelim… Cumartesi sabah hızlı trene bindik ana kız… Süper bir yolculuktu… Tam uyku saatine denk geldiği için yola çıktıktan bir süre sonra uyudu ve tüm yol boyunca da uyanmadı…
Bu konuyu ayrı bir postta yazmak istemiştim özel olarak… Ama dediğim gibi buna fırsatım olmadı… Bir ana oğul vardı trende… Nilsu ile aynı aylardaydı sanırım oğlu… Yol boyunca hiç susmadan ağladı… Bizimkinin oyuncaklarından verdim belki oyalanır diye… Sesten uyuyamadığı için böyleymiş… O kadar çaresizdi ki kadın, üzüldüm o hallerine… Bir yandan oğlunu avutmaya çalışıyor, bir yandan insanlara karşı mahcubiyet duyuyor. Bir yanda ne yapacağını şaşırmış bir anne, diğer yanda rahatsızlıklarını dile getiren yolcular… Ya gündüz saatinde, topu topu 1 buçuk saat süren bir yolculuk… Biraz katlansanız ne olacak… Var mı yapacak bir şey? Ama herkes birden iyi anne kesildi… Herkes biliyor susturmayı ama annesi bilmiyor… Kadıncağız oldu stres topu… İster istemez oğluna yansıtmaya başladı gerginliğini… Çok etkiledi beni o halleri… İnerken Nilsu’yu görenler, kadına laf sokmak istercesine. “Ay burada da bir bebek varmış ama varlığını bile fark etmedik” dediler; benim henüz uyanmış uyku mahmuru küçük kızıma bakarak… Ama kazın ayağı öyle değildi… Nitekim öyle olmadığını dönüş yolunda çok iyi anladık… Keşke diğer yolculara da gösterme şansımız olabilseydi… Nilsu uyku saatini biraz kaçırınca, yola çıktıktan sonra hemen uykuya da geçemeyince ilk yarım saati çok sıkıntılı geçirdik… Ben aynı durumu yaşamamak için vagondan dışarı çıktım ve arada uyuttum Nilsu’yu… Çünkü biliyordum ki dalıncaya kadar devam edecekti ağlaması. Ve daha ilk dakikadan sinirli bakışlar çevrilmişti üzerimize… Neyse ki yolun geri kalanı çok daha sakindi bizim için…
Bu gidişimde artık görüşelim dedik… Elif ve Zeynep ile cumartesi günü bir araya geldik… Rüya nezle olduğu için Elif onu evden bırakıp, kısa bir süreliğine uğrayabildi ancak… Yine de gelmiş olmasına çok sevindim… Tabi Rüya’yı da görebilseydim iyi olurdu. Bu bebekler çok şöhretli onu fark ettim… Uzaktan görür görmez tanıdım Beril hanımı… Yoksa Zeynep’i tanımam için yakasına beyaz bir gül filan takması gerekecekti… Beyaz elbisesiyle pek bir ciciydi o gün prenses… Gerçi son anda bir cadılık yapıp Nilsu’nun yüzüne küçük bir hatıra bıraktı ama… Zeynep de, ben de çok üzüldük… Ama beni asıl etkileyen yüzünde bir iz kalma endişesinden çok, Nilsu’nun yaşadığı şaşkınlık ve yüzünde beliren o ağlamaklı, kırılgan ifadeydi… Bir de kendime karşı yaptığım o acımasız sorgulama… “Keşke daha dikkatli olsaydım” diye… Nilsu bu aylardaki birçok bebeğin aksine vurma, ısırma, sıkma, tırmalama gibi şeyleri bilmiyor hiç… Bunları bilmediği için kendini savunmayı da bilmiyor doğal olarak… Güzel vakit geçirdik birlikte… Çocuklara rağmen sohbet edebilecek fırsat bulduk… Zeynep de çok tatlı bir insan…
Bu arada Beril’in gelişimi süper… Ama en çok hoşuma giden çömelmesiydi… Ben bu kadar erken çömelmeyi öğrenen pek çocuk görmedim… Ayrıca yürüyor olmasına rağmen annesinin etrafından ayrılmıyor pek… Oysa bizimkinin eyvallahı yok… Alıp başını gidiyor… Nereye olduğunun önemi yok hiç… Tabii bu yüzden ben her daim peşinden koşmak durumunda kalıyorum. Beril organlarını gösterirken de çok şekerdi… Akşam evde bunu anlatırken fark ettim ki uzun süredir üzerinde çalıştığım ama sonuç alamadığımı sandığım konuda aslında başarılı olmuşum… Ben Beril kulağını gösteriyor diye konuşurken bir baktım Nilsu sırayla kulağını, gözlerini, dilini gösteriyor… Çok şaşırdım… Özellikle kulak kısmına… Çünkü en az kulak üzerinde durmuştum. Meğer bu zamana kadar sırf inadından yapmazmış…
Hafta sonu bizim bücür için çok keyifliydi… Annemlerin evi site içinde olduğu için park, bolca yeşil alan, kum ve havuz olanakları var… Bu da en çok Nilsu’ya yaradı tabii… Ama en favori havuzdu onun için… Öyle ki dönerken, istasyonun karşısındaki parkın içinde süs havuzu görünce kollarını açarak koşmaya başladı sevinçle… Tutmasam bodoslama dalacak…
Aslında daha yazacak şeyler var ama çok uzadı bu post… Sanırım burada kessem iyi olacak…
12 yorum:
ne güzel vakit geçirmişsiniz :) Böyle farklı aktiviteler yapmak bebeklerimize ne kadar iyi geliyor değil mi? Bir anda algılarının iyice açıldığını hissediyorum böyle günlerde...
hızlı tren olayını 1 hafta öncesinde yaşamıştık ama o bahsettiğin çocuğunki kadar acılı olmadı bizimki, o da yanıma aldığım ir sürü oyalama oyuncak, eşya ve atıştırmalıklardan kaynaklanıyordu. Yazık kadına, ben bile sürekli ağlamamasına rağen dönüş yolunda çok stres ve mahcup olmuştum. El kadar bebeği 1 saat bile çekemiyor millet.. Berilin hırçın davranmasına şaşırdım, çünkü Arda onu kızdırdığında bu şekilde davranmıştı bize. Ama normalde acaip sevecendi.. Her gün değişiyor bebekler demek.. Öpüyorum sizi..
Bu post'tan çıkarttığım sonuç şudur ki yaz gibisi yok, nasıl esnek olabiliyoruz ve miniklerin gelişimini nasıl olumlu etkiliyor. Bekliyoruz yeni maceralarınızı : )
Mayosu çok güzel nilsunun, suyu sevmeleri çok güzel, ne güzel tanışmışsınız siz.
ben de keşke daha dikkatli olsaydım dedim kendime ama asla tahmin edemedim. çünkü ilk defa, arda ile birlikteyken bir sefer bu şekilde olmasa da benzer el cimcikleri olmuştu. o da arda'ya karşılık vermek için diye düşündüm devamı gelmeyince tahmin edemiyorsun doğal olarak.
ben de bir fotosu var nilsu'nun. hemen sonra çekilmiş. ben farkına varmadan çekmişim. nasıl hüzünlü bakıyor. kıyamadım bloga o fotoğrafı koymaya.
aslında ben merak edip mail de attım ama cevap yazmadın?
Deniz gerçekten güzel bir haftasonuydu. Ve kesinlikle haklısın aktiviteler konusunda... Çok mutluydu bebeğim.
Burcu biz de dönüştü biraz sıkıntı yaşadık. Ben tek olduğum için özellikle zorlandım. Bir kısmında uyudu yolculuğun, bir müddet de cici bebe ile oyaladım. İnsan kendini çok kötü hissediyor gerçekten. Beril'in davranışı babasının gidişi ile ilgili olabilir.
Gökşen ne doğru söyledin... Bence de yani... Mutlaka haberin olacaktır:)
Güneş teşekkür ederiz... Hiç tahmin edemedeğim kadar sevdi suyu:)
Zeynep'cim olabiliyor tabii böyle şeyler... Sanırım ikimizde tahmin edemedik böyle bir şeyi. Bende de hemen sonrasında çekilmiş bir resim var... Aynen senin gibi koymak istemedim bloğa... Dediğim gibi beni en çok etkileyen o ifadeydi... Çok ağladım o resme bakıp... Ama kimbilir benzer ya da daha kötüsü neler yaşıyacağız büyürlerken... Bu arada maillerime bile hiç bakamadım... Şimdi bakacağım hemen... Cevap yazarım:)
trende insanlara laf etmek kolay geliyor tabi,kendi canı kanı onunda ağlamasını istemez o annede ama ne yapsın çocuk bu tam laftan anlamazki:(
neyse havuzdaki resmide çok tatlı meleğin,ıssırıvercen o tombik bacaklardan yaa,
birde çömelme olayı geç olan birsey mi bilmiyorum genelde, ama biliyorsun yasmin su henüz tam yürüyemiyor ama çömelip kalkmak yasmin sunun yaşından beri günde 50 kere yaptığı bir iş ;)) iş diyorum çünkü sanki mekik çeker gibi 10 kere ard arda çömelip kalkar sonra da offf der çok yoruldu ya kuzucuğum :))
nilsu meleğimizi öptükkk
Bak ben gittim girdiler birbirlerine tüh:)))
bu insanlar böyleler.sanki kendileri bebek olmadılar .bir de kadınlar var ya söylenenler!ya bunlar nasıl anne olmuşlar anlamıyorum.biraz da bizim yüzsüzlük yapıp ne yapayım susmuyor falan dememiz lazım galiba:)bir çoğu içinden çocukla gezmese ne var vs. diyodur muhtemelen.neyse.kısacası birbirimize destek olup bu gibi durumlarda mahcubiyet duymamaya çalışalım bence.
bu arada NİL"SU" hanımın bir su kuşu olması tesadüf olmasa gerek,adı üstünde:)
iyi eğlenceler diliyoruz.
Yasemin insanlar böyle çoğu zaman... Teşekkür ediyoruz ve çömelme aslında pek çok çocukta erken aylarda oluyormuş ve meğerse herkesin çocuğu da çömeliyormuş... Ben garip bilmediğim için böyle şeyler garipsemişim...
Elif demek ki öyle erkenden gitmemek gerekirmiş:)
Ensar Bera'nın sevgili annesi (yorumlarda Esin yazıyordu ama emin olamadım)haklısın ama olmuyor işte... Garip bir şekilde gerilip, mahcubiyet duyuyorsun. Bu arada isim olayına hiç bu açıdan bakmamıştım... Neden olmasın:)
Yorum Gönder