25 Ekim 2010 Pazartesi

Hem maşallah, hem inşallah...


Dün arabayla İncek yoluna saptığımızda “Yaşasın uçuytma” diye bağırdı… Yön bulma özürlü biri olarak onun yer, mekan ve yolları bu kadar kolay ayırt edebilmesi şaşırtıyor beni… Dün dedim ki “Ben hiç böyle bir çocuk değildim”… Babası “Ben de diye katıldı”… Tamam belli bir zaman dilimini hatırlamıyoruz ama hatırladığım andan sonrası için de değişen bir şey yok… Hem ben hatırlamasam bile bunu hatırlayıp, anlatan da kimse olmadı… Sanırım biraz silik bir çocuktum… Ben sadece bizim bücürden de bahsetmiyorum… Bakıyorum da şimdiki çocukların hepsi böyle… Olay şimdiki çocuklarda mı bitiyor yoksa ana babalarda mı bilemiyorum ama…

Dedesi arıyor dün… Aman bir sohbet, bir sohbet… “Dede nasıysın? Ben iyiyim. Annemin evine geldim(Ne demekse). Çok özledim ben seni. Kahvaltımı yaptım, peynir yedim, bal yedim. Büyüdüm ben, kocaaaaman oldum. Ben gelcem oraya havuza girecez… vs…vs…”… Uzadıkça uzuyor bu konuşma… Herkes mest tabii… Çocuğunun konuşmasını merakla bekleyen bir anne- baba için çok keyifli bu sohbetleri dinlemek ama benim takıldığım şey bir de telefondaki sesi duyar duymaz tanıyor olması… Bana tembih ediyorlar “Sen söyleme” diye… Hayır, merak ettiğim aylardır her seferinde istisnasız bilmiş olmasına rağmen her seferinde bunca sevinci nerden buluyor herkes?

Bu aralar dilimizde bir “maşallah, inşallah” kelimeleri… Ben öğretmedim… Ya babanneden ya yaşlı teyze ve amcalardan… Bahsetmiştim başına saç niyetine geçirdiği elbiselerden… Ayna karşına geçiyor, sallıyor, sallıyor… “Anne bak saçlarım uzadı… Anne saçım çok güzel oldu… Maşallah, maşallah”… Ben de “Evet annecim, çok güzel. Kendi saçların da uzayacak, daha güzel olacak” diyorum… “İnşallah, inşallah” diyor…

Yavaş yavaş kendi kendine oyun oynamalar başladı… Bu benim en büyük sıkıntılarımdan biriydi bilenler bilir… Şu korku olayları öncesinde tam başladı derken, birden sekteye uğramıştı… Bebekleri çok kıymetli artık… Büyük bebekleri pek sevmiyor… Rahatça taşıyabileceği, hareket ettirebileceği bebekler onun için daha cazip şimdilik… Hepsinin bir adı var… “Bebeğimi gördün mü?” diye sormuyor mesela “Anne Fotoş’u gördün mü? Fatoş nerde?”… Çok güzel konuşuyor onlarla… Ağzında hep tatlım, canım… “Tatlım iyi misin? Uyku zamanımız geldi canım hadi yatalım. Canım neren ağrıyor? Tatlım gel yemek yiyelim.”… Bunları nerden, ne şekilde öğreniyor bilmiyorum… Ama nerden öğrendiğini bildiğim bir şey var…

Bir yaşından beri her sabah bırakıp, alıyorum Nilsu’yu… Tabii trafikte bol zaman geçiriyoruz haliyle… Direksiyon başında çok da sakin biri olmama rağmen kızımın yanında çok tepki vermemek için özen gösterdim hep… Hep derken arada kaçanlar oldu tabii… Neyse ki en yumuşatılmışından… Ne yaptığımı fark ettiğim an dönüp baktım tepkisini görmek için… Son derece ilgisiz, tepkisiz… Camdan dışarı seyrediyor sadece… “Neyse atlattık” dedim sevinçle… Yanılmışım, ne diyebilirim ki? Bir iki hafta önce yanımızdan korna çalarak geçen bir arabaya “Geyizekalısı ne geçiyosun?” dedi… Koltuğundan öne eğilmiş, kafa hafif eğilerek cama çevrilmiş, sağ el havada… Kafa tutuyor adeta… Şok geçirdim… Hiçbir şey demedim, pekiştirmemek için… Yine de tekrarlandı birkaç kez…

Bir zamanlar ışıklar konusunda bana talimatlar veren bücür şimdi başka bir konuda uyarıyor beni… Ne zaman direksiyonu tek elimle tutuyor olsam, “Anne iki elinle tut, ötekisini de koy” diyor…


Bahsetmiş miydim hiç? Eğer doktordan korkan, sorun yaşatan bir çocuğunuz varsa hemen bir doktor seti edinin… 2 yaş kontrolünde hiç yaşamadığımız bir şey başımıza gelmiş ve Nilsu çok ağlamıştı… Bunda uzunca süredir doktora gitmemiş olmamızın, sıklıkla gittiğimiz zamanlarda da bu kadar bilinçli olmamasının payı var elbette… Hemen bir doktor seti aldım… Çok sevdi… Doktorumuzun muayenede yaptığı her şeyi yaptık birlikte… Bazen o doktor oldu, bazen ben… Sonrası ise muhtaşemdi… Serum bağladıklarında bile bu kadar metanetle karşılamış olmasında doktorculuk oyunumuzun katkısı büyük kesinlikle… Ama şu ateş konusunu tutturamıyoruz bir türlü… “Kaçmış annecim ateşim?”… “İki, üçççç”… Birde bu aralar banyoya her girişte mutlaka tartılıyor… Kaç kilo çıktın annecim?” “Onbuç kilo olmuşum anne”… Onüç buçuk kilo demek istiyor aslında…

Pek bir ilgiliyiz okula… Yolumuzun üstünde bir ilköğretim okulu var… Bazen biz geçerken tenefüste oluyorlar… Bir keresinde göstermiş bak okul diye… Şimdi istisnasız her önünden geçişti “Anne bak burası okul. Öğrenciler var. Ben de yemeğimi yicem, büyücem, kocaman olacam, okula gidecem” diyor… Bazen soruyor “Sen okula gidiyor musun anne” diye… Sonra kendi kendine cevap veriyor: “Anneler okula gitmez, çocuklay gider”… “Yok, annecim anneler de gider” deyip doktoradan filan bahsetsem anlamayacak herhalde… Susuyorum o yüzden… Ben mi? Hayır, genel anlamda dedim sadece, ben almayayım…

Ve 29 ayı doldurduğumuz şu günde hala uykular gel gitli, hala puzzle yapmaktan hoşlanmıyoruz, hala kreşe başlayamadık, hala anneye çok düşkünüz, hala çok hareketliyiz, hala anlamsız krizler yaşıyoruz, hala saçımız yok, hala şaşırtıyoruz, hala çok tatlıyız…

12 yorum:

Burcu.. dedi ki...

İnşallah inşallah, maşallah maşallah mı :))) Çok güldüm cidden :)

Bir de bayağı konuşmaya başlamış nilsu. MAşallah maşallah :))

Burcu dedi ki...

İnanılmayacak hafızaları var bu bücürlerin Özlem, hiç duymadılar sansak da ohooo onlar anında kaydediyorlar. "Borcu" teyzesi Zilsu'yu çok özledi, Arda da tabii...

Güneş dedi ki...

Ayyy yerim ama ben seni :=) telefon muhabbetleri beni de çok mest ediyor ..

Adsız dedi ki...

ömrü hayati okul yollarinda gececek. yerim ben onun hevesini su ögretim sistemi cocuklari bezdirmesede hevesleri ilk günki gibi klas yillar boyu

nohut oda dedi ki...

trafık sorun gercekten bende ılk baslarda soylenmeden edemıyordum oyuzden artık kızınca al sana korna dıyorum..
gecenlerde babası kızıp bırseyler soyleyınce sende annem gıbı yap dedı cok gulduk..
ramları cok saglam bu veletlerın:)))dıkkat yanı

AYÇA dedi ki...

Bende o hafızalara çok şaşırıyorum. Demir kim kimin arabası hepsini biliyor. Nasıl bir hafıza ? Ya Ozlem bir gorusemedik. Ayarlasak ya en kısa zamanda ?

anne kaleminden dedi ki...

zevkle okudum nilsu nun 29.ay maceralarını :))

elif-kayra dedi ki...

o hala 'lar bizde de aynen puzzle dışında aynı devam ediyor

Eylm-Sdnz dedi ki...

koptum maşallah;inşallah hay allahım neler duyacağız daha:)))hala saçı yok!!o teltoşu yirimm ben:)))

elif ada dedi ki...

Ne güzel yazmışsın Özlem. Orada olup onun maşallah demesini duymak isterdim. Kim bilir ne kadar tatlıdır

nehirineylemleri dedi ki...

:)))
Bizimki hala puzzle hiç sevmiyor. Neden ki ola

larcencielblog dedi ki...

Bu sabah Ahmet'e anlattım Nilu'nun geyizekalı'sını :) İkimiz birden gülmekten çatladık; zavallım Çınar da bize katılmaya çalıştı :))

Son paragraf bana çok yakın, yalnızca, 4 ay gerideyiz :) Nilsu Çınar'ın kız versiyonu galiba :)